Bugün Beni Aradın mı?
-Bugün beni aradın mı?
-Hayır,niye?
-Hiç
uykumun derinliklerinde,battaniye mağaramın içinde yankılanan bir ses.Telefonum çalıyor,sesi gayet net duyabiliyorum ve sadece dinliyorum.Önce üç kere çalıyor,bir iki üç.Tahminler yürütmeye başlıyorum,ilk ve en basit olasılıkta yanlış bir numara çevrilmiş olması ihtimali var.Bu o kadar zor bir şey değil,bir numaraya yanlış basarsın ve pat,hiç tanımadığın birilerinin sesini duyarsın.Bende olanda,arayan kişi,daha telefon çalarken yanlış bir numara çevirmiş olduğunu fark eder ve pat telefonu kapatır,tanımadığı birisiyle neden muhatap olsun ki.Başka bir olasılık beni tanıyan biri,ama kim?İşte bu sorunun yanıtını düşünüyorum,beni tanıyan biri,ilk çalışlarda açmadığımdan uyumakta olduğumu düşünüp,rahatsız etmemek için kapatıyor telefonu.O halde çok da önemli bir şey için aramamış,ya da belki de öylesine aramış,ya da uyku daha önemli,bu işin acelesi yok. Sonra,yani ben daha ilk üç çalışın sırrını çözemeden telefon tekrar çalmaya başlıyor.Bu ilginç işte,ilkinde demek ki beni uyandırmamak için kapatmamıştı,belki de yanlış bir numara çevirdiğini düşündüğü için kapatmıştı,şimdi doğru numarayı çevirdiğinden gayet emin bir şekilde çaldırıyor,bir,iki,üç,beni yine tanıyan biri diyorum,evde olduğumu biliyor,ve büyük ihtimalle uyumakta olduğumu da biliyor ve yine de çaldırıyor,demek ki arama sebebi önemli,mutlaka kalkıp cevap vermemi istiyor.Yattığım yerin rahatlığı,telefona olan mesafeli duruşu,sıcaklığı,kıpırtısızlık içinde düşüncelerle boğuşmak,yorum yapmak.Yine de bir merak var,kim arıyor?
-Bugün beni aradın mı?
-Hayır,niye?
-Hiç
Ne derler,arayan bir daha arar,tabi,o kadar çaldırdığına ve numaramı iki kere çevirdiğine göre önemli bir mesele olmalı,o halde mutlaka bir daha arayacaktır.Peki ya ben,bir daha ki aramasında açacak mıyım?Olabilir,neden olmasın ki,sonsuza kadar bu nokta olmayacağıma göre,zaman ve uzamda yol kat edip ileride telefona daha yakın bir yerlerde bulunacağıma göre,büyük olasılıkla bir dahakine veya belki de ondan bir sonraki aramaya cevap verebilirim.Ama o zaman geldiğinde onun,o olduğunu nasıl anlayabilirim?Bir anlık tereddüt,ama sonra rahatlama.Mutlaka kendisi soracaktır:
-Bugün seni aradım,nerdeydin?
Ve bende ona durumu açıklarım o zaman,yatıyordum derim,telefonun çalışını duydum ama ben kim olduğu üzerinde bir mutabakata varamadan sustu.Ayrıca iki kere üst üste araman ve her arayışında farklı sayılarda çaldırman,kimliğini saptamamı imkansızlaştırdı derim.İnsanın arayışında bir kimliği olması lazım,mesela kapı çalışında olduğu gibi.Çoğu insanı,kapıyı çalışından,merdiveni çıkışından,öksürük sesinden vs. evimize gelmeden çok önce tanıyabiliriz,o halde aynı şekilde bir telefon çaldırış stili de olması lazım ki,kim olduğunu daha telefonu açmadan önce bilelim,ya da açamadığımız telefonları daha sonradan biz arayalım ve niye aradığını öğrenebilelim.
-Bugün beni aradın mı?
-Hayır,niye?
-Hiç
Evet,bu sorunun cevabını da öyle herkese veremem ki,çünkü kolay anlaşılabilir bir şey değil hani.Ya,şey,beni bugün biri aradı da,saat beş civarlarında,iki kere,birinde üç kere,diğerinde altı kere çaldırdı.Bilemiyorum,belki de iki kişi idi,bu daha az akla yatkın bir cevap.Aynı ana yakın bir zaman diliminde iki farklı kişi,iki farklı merkezden tek bir noktaya ulaşmaya çalışıyor,ve ikisi de yanıtsız kalıyor.Ama dediğim gibi,bu daha az akla yatkın bir cevap,beni arayacak çoğul kişilerin sayısı gayet az olduğu gibi,bunların aynı zaman diliminde aramaları ise oldukça uzak bir olasılık.O yüzden bence,tek bir kişiydi.
-Ne saçmalıyorsun sen?
-Hiç
Dediğim gibi,bu sorunun yanıtı öyle herkese verilebilecek bir şey değildi.En iyisi hiç ile geçiştirme yoluna gitmekti. Yatakta,uyuyor olmak ile uyumuyor olmanın arasında bazı temel farklılıklar var.Mesela benim açımdan en belirgin ve rahatsız edici olanı,uyanıkken isteklerin aktif olması,oysa uyurken hepsinin de uyuyor olması.Mesela şu ana bakarsak,aklım şu telefon meselesiyle bu kadar meşgulken ve belki de çözüme bu kadar yakınken,canım kahve istiyor.Ve sigara,ve işemek istiyor.Kaç saattir bazal metabolizma tribinde takılı olduğumu hesaplıyorum,mesela bunu hesaplamak o kadar zor bir şey değil,cep telefonumun saatine bakıyorum ve rahatlıkla diyebiliyorum ki on altı buçuk saattir bazal metabolizma tribindeyim.Ama aç karnıma,bu arada acıkmış olduğumu da fark ediyorum mesela,dökülecek sıcak koyu bir kahve,ve sigara.Bu düşünce oldukça rahatlatıcı.Kendimi sıcak kahvem elimde,camın kenarına oturmuş,sigaramı yakmış,çatı katı dairemden sokakta geleni geçeni izlerken hayal ediyorum.Normal yaşamın koşturmacasından bu kadar uzak bir noktada oturup,kahvemi ve sigaramı içmek,ya da yine aynı noktada yatarak,kahvemi ve sigaramı içtiğimi düşünmek,sokaktan gelen geçen insanları izlediğimi düşünmek,camın kenarına oturmuş bunları yapan ve soğuğa ve dışarıdaki yağmura aldırmadan bunları yapan beni kurgulamak,yatağımın sıcaklığında.Bu şu anda yapmakta olduğum şeyin tanımı.
-Bugün beni aradın mı?
-Hayır,niye?
-Hiç
Evet,soruna odaklanmalı,kahveyi ve sigarayı bir kenara koyuyorum ve düşünmeye başlıyorum.İlk çaldırma üç adet,ve ikinci çaldırma altı adet.Toplamda dokuz adet çaldırma yapılmış.İnsan olanın dokuz çaldırmada açacağı düşünüldüğünde,arayan açısından başarıya ulaşılmış sayılır.Yani yapmak istediğini yaptı sonuçta,gerisi bana kalmış.Beni tanıyan biri ise aklında iki olasılık vardır,birincisi uyumakta olduğum,ikincisi dışarıda olduğum.Cep telefonumdan gelebilecek bir sesi bekliyorum,çünkü eğer önemliyse,bana ulaşması geriyorsa mutlaka cep telefonumdan da arayacaktır.Bir kahvem ve bir sigaram olsa kesin bu sorunu çözerdim,sorun biraz motivasyon eksikliği.Zamanın ilerlemesi ile cep telefonumdan aranmayacağım kesinlik kazanmaya başlıyor,arayacak olan çoktan aramıştı.Demek ki,bu o kadar da önemli bir şey değildi olasılığı güçleniyor.Belki de öylesine,havadan sudan konuşmak için yapılan bir aramaydı,ama kim?Ve neden üç ve altı arama?Bu soruların yanıtları önemli.Karşımda duran tavan bana istediğim soruların yanıtlarını verecek gibi gözükmüyor,elimdeki bu kadar az veriyle sonuca ulaşmam oldukça zor görünüyor.Biraz daha fazla konsantrasyon lazım.Yorgan mağaramın derinliklerine çekiliyorum,biraz karanlık,duyularımın birkaç tanesinin daha veri göndermeyi bırakması,beynimin ihtiyacı olan salt konsantrasyonu getirecektir sanıyorum.Sıcaklık da büyük bir etmen tabi,sıcak olmalı bulunulan mekan,ama çok fazla da değil,bu uyuşukluğa yol açar.
-Bugün beni aradın mı?
-Hayır,niye?
-Hiç
Çok önemsiz bir ayrıntı olarak başlayan bu telefon,önce üç,sonra altı,şimdi git gide bütün günüme egemen olmaya başlıyor.Bundan sonraki tüm gelen aramalarda,ister istemez sormak durumundayım,çünkü öğrenmem gerek kimin aradığını.Tabi başka bir yol da,bütün günü burada geçirmek,çalan bütün telefonları buradan dinlemek,olası bir üçlü altılı kombinasyonu kollamak,ve onu da diğerleri gibi tekrar yanıtsız bırakmak,ve bu şekilde,kişiliklerin ve aramaların sayısını artırıp,kimliklerin ve aramaların sahiplerinin önemini azaltmak.
-O kadar çok kişi aradı ki,hangi birini bulayım.
Ama ya,başka hiç kimse aramazsa,bu üç ve altı kombinasyonun mevcut değerini en az ona katlayacak,ve gerçekten de hiç kimsenin aramama olasılığı oldukça yüksek.Arz talep meselesi,sen ne kadar arama yaparsan o kadar çok aranırsın.Ama tabi salt arama yapmakta o kadar yeterli bir şey değil,aradığın zaman ne sunduğunun da önemi,ne arz ettiğinin,iktisat yasaları gereğince bu böyle.Değerli bir şey sunamıyorsan,talep edeninde olmaz,bu açık.O halde başka hiç kimsenin arama olasılığı da yok gibi bir şey.Bulunduğum noktada yine de ben huzurluyum,hiç arayan olmasa belki daha da huzurlu olurum.Çünkü,alışkanlık kötü bir şey,insanın bir ritmi olması gerekiyor,ben ritmimi insanların aramalarına göre değil,aramamalarına göre kurmuşum bir kere,o halde böyle arada bir ortaya çıkan,üç ve altılı kombinasyonlar,olağan ritmime bir darbe vurup gidiyorlar.Telefonum benim açımdan fonksiyonsuz bir alet olmalı,öyle ki,ne işe yaradığını,nasıl kullanıldığını bile unutmalıyım. Yorganın altı sıcak olmaya başladı,işte şimdi çok sevdiğim bir şey geliyor,içeride nefesimi veriyorum ve kafamı dışarıya çıkarıp serin bir nefes çekiyorum,ciğerlerime soğuk temiz hava doluyor.Çok hoş bir duygu,boğulmak üzereyken alınan tertemiz ve soğuk hava,insana yaşadığını hissettiriyor,ki bunu arada bir hissetmem lazım.Serinliği duyumsuyorum,özellikle boynumda ve kafamda.Yine şu kahve ve sigara isteği,yine aynı cam kenarı düşü.Bir parça daha ekliyorum düşe,onu zenginleştirmek için.Ben cam kenarında oturmuş,sıcak koyu kahvemden yudumlar alıp aç karnıma sigaramı içerken cam kenarında,soğuğa ve dışarıdaki yağmura aldırmadan,telefonum çalmaya başlıyor,bir, iki,üç ve sonra susuyor. sigaramdan bir nefes daha çekiyorum,nikotinin ciğerlerime yerleştiğini hissediyor ve ağır ağır dumanı bırakıyorum,dışarıda,aşağıda insanlar günlük yaşamın koşuşturmacasındalar ve telefonum tekrar çalmaya başlıyor,bir,iki,üç….dışarıda çiseleyen yağmur,şemsiyelerinin altına sığınmış insanlar,arabalar,kahvemden yudumlar alıyorum….dört,beş,altı….görüntüler ve sesler birbirleriyle dans ediyor,sigaramın dumanında oluşan bir spiral telefonun ısrarlı çalışlarından çok daha narin hareketlerle havada bir kavis çiziyor,zaman yavaşlıyor,duruyor,geriye gidiyor ve telefonum çalıyor….yedi,sekiz,dokuz….
-Bugün beni aradın mı?
-Hayır,niye?
-Hiç….
NazIm
Bu blog’u internette dolaşırken nerede ve nasıl keşfettiğimi hatırlamamıyorum ama bir şekilde keşfettim. Şunu söylemeliyim ki, keşfettiğim için memnunum. Vakit buldukça buraya uğrayıp bu yazıları okumayı düşünüyorum. Hiçbir yorum görmeyince de, yazılışından bu yana 16 sene geçmiş olsa da bir yorum bırakmak istedim. Hiçbir kaygı olmadan, bir hissi, bir düşü, rahatsız olmuşluğu ama umursamamayı anlatmak. Okurken çok keyif aldım.