Misirli Facebook Kizi: Esra Fattah
Misir’da ikinci dunya savasi sonrasi zamanlardan bu yana gorulen en buyuk isci grevi 6 Nisan 2008’de tekstil iscileri arasinda basladiginda kimse islerin bu kadar buyuyecegini ongerememisti. Hele ki bu basit tekstil iscileri grevinin acliga ve dusuk maaslara karsi ulke capinda protestolara ve gosterilere donusmesinde bloglarin, facebook gruplarinin ve youtube’un en aktif rolu oynayacagini Misir hukumeti hic tahmin etmiyordu.
Misirda isci hareketleri yabanci bir durum degil. 20 yillik is tecrubesine sahip bir doktorun aylik 80$ a calistigi, ulke nufusunun yaridan fazlasinin aclik icinde yasadigi bir ulkeden bahsediyoruz. Isciler yasam kosullarinin iyilestirilmesi icin surekli greve gidiyorlardi. Gidiyorlardi gitmesine ama, 27 yasindaki Esra gibi internetle teknojiyle asina binlerce insanin isci hareketine gonullu destek vermesi, islerin gidisatini dramatik bir bicimde degistirdi. Facebook, cep telefonu mesajlari ve youtube gibi interaktif medya aletleri uzerinden bu teknolijik arkadaslar isci hareketine yeni bir politik platform yarattilar. Kucuk bir isci grevi, ulke capinda yurutulen anti-Mubarek aktivizmine donustu.
Esra’nin kurdugu facebook grubu bir iki hafta icinde 70.000 uyeye ulastiginda ve isci grevini baska sehirlere yaymaya basladiginda Misir hukumeti panikledi ve alarma gecti tabi. Esra ve bir grup arkadasini bir gosteriye giderlerken yakalayip 15 gun gozaltinda tuttular. Aslinda Esra kampanayanin lideri falan degildi, hatta Facebook grubunu kurmadan once her hangi bir politik aktivitesi bile yoktu. Asil organizator Esra ile birlikte gozaltina alinan muhendis Ahmed Maher Ibrahim’di. Yine de Esra ve Maher 15 gun sonra serbest birakildiklarinda Arap blogosferinin kahramanlari olmuslardi cokdan. Ama Misirda protestolarin teknolojik alt yapisi sadece facebook gruplari ile bitmiyor.
Mesela duzenli sms mesajlari ile gosteriler sirasinda polis aktivitelerini bir birlerine haber verip, guvenli bolgeleri ve uzak durulmasi gereken yerleri saptiyorlar. Polis gostericiler uzerine guc kullanmaya basladiginda kalabaliktan havaya cep telefonlari yukseliyor kameralar acik bir bicimde. Bir iki saat icinde cekilen videolar internete yuklenmis oluyor. (Youtube’da “Egypt Police” diye bir arama yaparsaniz bir suru ornegini gormeniz mumkun)
Ya da gosteriler baska sehirlere yayildikca, basini sansurleyerek sanki hicbir sey olmuyormus gibi gostermeye calisan hukumete karsi, bagimsiz haber kaynagi olarak gosterilerin yapildigi kentlerde yasayan bloggerlar olan biteni yaziyor, gosterilerden fotograflari bloglarinda videolari yine youtube da yayinliyorlar.
Ilginc bir olay da Berkeley gazetecilik ogrencisi James Karl Buck Misirda gosterileri goruntulerken cevirmeniyle birlikte tutuklaniyor, yalniz tutuklanirken cektigi bir fotografi “Tutuklandim” mesajiyla cep telefonundan twitter’daki arkadaslarina geciyor. Arkadaslari twitter mesaji ve fotografi kanit olarak kullanip Berkeley ve Amerikan konsoloslugun devreye girmesi icin kampanya yurutmeye basliyor ve cok gecmeden Buck’dan serbest birakildigina dair mesaj geliyor. Sonrada cevirmeni de kurtarmak icin kampanyaya basliyorlar.
Sansur sadece medyaya degil, Misir hukumeti gucu yetigince websayfalarini da sansurlemeye calisiyor. Lakin bu sefer karsisindaki teknojik genclerle isi zor gibi. Hapise atilan blogger Abdel Kareem’i kurtarmak icin kurulan Free Abdel Kareem websayfasini hukumet sansurluyor. Ayni gun web sayfasi baska bir adresten yayinlanmaya basliyor. Sitenin webmasterlari, yeni adresi de sansurlerlerse siteyi zevkle baska bir adresten yayinlayacaklarini soyluyor, ta ki hukumet hem kurbani hem de kurbanin destekleyicilerini susturamayacagini anlayincaya kadar.
ps: Bu yazi “Arab Media: The Web 2.0 Revolution” adli makaleden derlenmistir. Konuyla ilgili daha detayli bilgi edinmek isteyenlere tavsiye edilir.
Bu yazı bana geçen haftaki Time’da okuduğum Mısırlı şu aktivist ablayı hatırlattı:
http://daliaziada.blogspot.com/