Modern zamanlarda ‘Yolda’ olmak
“Benim icin sadece cilgin olanlar adamdir, yasamaya cilgin, konusmaya cilgin, kurtarilmaya cilgin, ayni zamanda herseyi arzulayan, hic bir zaman agzini bir karis acmayan veya siradan bir sey soylemeyen, ama yanan, yanan, muhtesem Romali bir mesale gibi yanan, yildizlara yayilmis orumcekler gibi yanan ve tam ortasinda merkezdeki mavi isigin patladigini gorursun ve herkes ovvvv! diye kopar…”
Jack Kerouac 1957 yilinda Yolda adli bir solukta yazilmis romaninda iste bu cilgin insanlari anlatir…ona gore adam gibi adam olan insanlari…beat generation’i tanimlarken hippielerin hindistana giden yolunu acacaktir Yolda…toplumsal duzenin karsisinda yasayan bu insanlar ilginctir onun icin…gocebedir cogu…edebiyat duskunu, sair kiliklidirlar…muzigi, kadinlari, ickiyi, uyusturucuyu severler…eglenmeyi severler…kavga etmeyi severler…terlemeyi severler…pasaklidirlar, daginiktirlar…asidirler…
Kerouac bu insanlari, bu alt kulturu anlatmak icin yeni bir dil gelistirmek zorundaydi…klasik romanciligin diliyle bu ruhu veremezdi, bu onlarin degerlerini, onlarin sanatini, edebiyatini, ahlakini reddeden bu insanlara haksizlik olurdu. Neyse ki cevresinde kullanabilecegi yeni edebi araclar sekilleniyordu. Louis Ferdinand Celine Voyage au bout de la nuit (Gecenin Sonuna Yolculuk) ile daha 1932lerde argoyu ve sokak dilini edebiyatin baskosesine muhtesem bir bicimde yerlestirmisti. Ote yanda Virgina Woolf bilinc akisi teknigini yine 1920ler ve 30larda yeterince gelistirmisti. Bu iki teknigin savas sonrasi Amerika’nin yollarindan gettolarindan toplanan anilar, olaylar ve insanlarla harmanlanmasi sonucu ortaya gelecek kusaklari etkisi altina alacak ve surukleyecek nitelikte bir bas yapit ortaya cikar. Tam bir yol hikayesi. Tam baska bir yasam icin yolda olanlarin hikayesi.
1990lara ve 2000lere geldigimizde yolculuk tamamlanmistir ve bu insanlari her yerde goruruz artik. Her yerde. Olimposa tatile giden gencliktir Keruoac’in sayfalarindan firlayan. Sirt cantalarini takip iki haftalik tatillerinde Olimposun kumsallarinin ve diskolarinin tozunu attirirlar, geriye coplerini ve paralarini birakarak. Interaille Avrupayi yazlari tulayanlar bunlardir. Hindistanda tapinaklarin cevresindeki koylerde ot icmeye dunyanin her yerinden gelen sirt cantalilardir Beat generationin torunlari, Hippielerin cocuklari. Akin akin, yuzbinlerce. Thailand’a, Sri Lanka’ya, Vietnam’a, Nepal’e…akin akin, yuzbinlerce. Kuba’ya, Brazilya’ya, Arjantin’e, Meksika’ya, Guetemala’ya, Nikaragua’ya… akin akin, yuzbinlerce. Agzini bir karis acan ve hep siradan seyler soyleyen bu insanlar, artik Keruoac’in anlattigi degil, Kerouac’in baskaldirdigi kitleye donusmustur.
21.yuzyilin cilginlari, yanan mesaleleri, yasam tutkunlari, kendilerine baska seyler bulmak zorunda ozgur olabilmek icin. Ozgur olduklarini hissedebilmek icin. Ozgurluk garip bir kavram, kendisini ancak negatif olarak tanimlanabiliyor. Oysa tutsaklik dedigin elle tutulur bir sey. Normlar olmadan, normlari yikanlar da olamiyor. Her hangi bir kultur norma donustugunde ve insanlari kendine tutsak ettiginde, cagin ozgur mesaleleri gelip onu paramparca ediyor, ayni Kerouac’in yaptigi gibi, yep yeni bir kulturle, yeni bir dille ortaya cikip romali bir mesale gibi yanip bir yildiz gibi kayarak, gokyuzunde piril piril bir iz birakip kayboluyorlar. Kulturel, politik, bireysel, her ne formda olursa olsun ‘isyan’ etmek cagin cilginlarinin isi, neye isyan ettiklerini ise cagin gerceklikleri belirliyor.
2o. yuzyil saniyelesmenin cagi ise, 21. yuzyil kesinlikle teknolojinin cagi. 20. yuzyilda isyan 19 yuzyil viktoryen ahlaka, degerlerine ve yasam bicimlerine yeni sanayi degerleriyle baskaldirdiysa, 21. yuzyildaki isyan 20. yuzyilin endustriyel ahlakina, degerlerine ve yasam bicimlerine hiper-teknolojik degerlerle baskaldiri olacak. 20. yuzyilin bize biraktigi beton yiginlari, izolasyon, yabancilasma, sehirlesme, medya, turizm, eglence ve populer kultur, muze ve galerilerde sanat, gun batiminda ask, sadece sandiklarda demokrasi, tuketim, ve tuketim, ve tuketim… asiri tuketim…Dunyada acliktan daha fazla insanin obeziteden oldugu bir cag bu…Cagimiz nerden bakarsaniz bakin karanlik bir devre, sorunlarin bol cozumlerin ise kit oldugu bir devre. Herseyin tekrar ve tekrar tuketildigi bir devre, Michael Jackson’i gencligimizde popstar olarak dinlerken,orta yasimizda nostalji olarak anip, yasliligimizda hiper-nostalji olarak tekrar tekrar tuketiyoruz. Herkesin herseyi, herkesin herkesle ayni seyi tukettigi, herkesin herseyi herkesle hepbirlikte tukettigi, herkesin herkesi tukettigi bir devre bu. Hizdan basimizin dondugu bir devre, bilgisayarla tanistigimiz, laptoplara alistigimiz, netbooklari tasidigimiz, iphonelarla konustugumuz bir devre. Hic durmadan konustugumuz hem de cok konustugumuz bir devre, cep telefonu ile, sms ile, emaille, facebook ile, ama ne kadar konusursak konusalim konusalacak seyleri bitiremedigimiz bir devre. Bilgi cagi bu, bilgiyi urettigimiz, tukettigimiz, geceleri derin dondurucuda sakladigimiz, kahvaltida blackberrymizden aldigimiz, arabamizda gps’imizden billboardlardan takip ettigimiz, isyerinde interneten, evde tv’den bilgisayardan, her an her seyden haberdar oldugumuz, bilgeye doydugumuz, bilgiyle yogruldugumuz, bilgiye boguldugumuz bir cag bu.
Ve yine de yasiyoruz usul usul, sesimizi cikarmadan. Herkes nasil yasiyorsa bizde oyle yasiyoruz. Biz yasiyoruz ama cagin cilginlari icin bu yasanilasi bir dunya degil. Cagin Keruoaclari icin isbasi yapma vakti geldi. Yeni bir dil, yeni bir kultur insa etme zamani geldi de geciyor. Yollara bakmayin bosuna, yoldakiler onlar degiller. Onlar sehirdeler. Sokaklara bakin, sokaklara…
(Tam ekran izlemeniz siddetle tavsiye edilir)
NazIm
Tuna prensesin ruhuna tercuman olanlari Kerouac alintisi icin goreve cagiriyor. Nazima yazdiklariyla ruhuna tercuman oldugunu duyuruyor. yine ve hala telepatik baglantida oldugumuzu hatirlatiyor. tuna galiba ayni konuda yazacak. "sehirdekiler" derken nazim cok muglak kalsa da kendi hareketsizligine (immobility) bilnc alti bir kilif olarak bunu secti sanirsa. Tabi butun bunlari yazinca nazim, bu bitmemis yazinin ikinci bolumunde "bir orta sinif ergenlik sendromu olarak isyan" konulu yazi ile, bir de "iletisim kurmaktan sikayetciyim" cumlesi bir kez iletildikten sonra olusan paradoksu irdelemesini merakla bekliyoruz. Ne diosun nazim isyan icin umut var mi?
"They danced down the streets like dingledodies, and I shambled after as I've been doing all my life after people who interest me, because the only people for me are the mad ones, the ones who are mad to live, mad to talk, mad to be saved, desirous of everything at the same time, the ones who never yawn or say a commonplace thing, but burn, burn, burn like fabulous yellow roman candles exploding like spiders across the stars and in the middle you see the blue centerlight pop and everybody goes "Awww!" "
Birçok diğer farkındalıkla birlikte, yolda olma halini sürüdürülebilir kılma bilincinin yok olması… sürdürürebilmeye uraşma, çabalama değil ama bu bilinci içinde gittiği yere götürmeyi tercih etme hissiyle gelen sabit hal. yani mekanlar değişir, insanlar değişir ama sen harbiden “yolda” hissediyorsan kendini ve bunu “cool” olduğu için değil de öyle olması gerektiğini derinden hissettiğin için yapıyorsan, vücudunu, ruhunu, zihnini alışkanlıklardan, bağımlılıklardan temizleme yolunda bir adım atmış olursun ve bu da seni “gerçek” e bir adım daha yaklaştırır fikrimce. bağımlılıktan uzak gerçek sevgiye, ilüzyondan arınmış gerçek bilgiye, alışkanlığın dışında gerçekten istediğini tüketmeye götüren bir yol oluverir üstünde olduğun yol…
isyan için umut var mı bilmem ama bireyin özüne dönmesi için umut var, benden söylemesi…
bu yaziyi 2-3 yildir aklima geldikce okuyorum. okuyorum ve yazidaki tespit edilen gercekliklerin hepsinin mislisiyle arttigini goruyorum. bilmekten, bilgiden, trivialardan, akil verenlerden hepsinden gina geldi. bitmiyor, herkesin diyecek bir seyi var. herkes her seyi biliyor.(everybody knows-leonard cohen, tas gibi sozleri) bitmek bilmeyen bilgi, bitmek bilmiyor. yoldakiler bilge yazilar yaziyor, herkes onlara iman ediyor. insanlar twitterdan tepki gosteriyor, siddet filmleri izleyip duygularini tatmin ediyorlar.