Truc Troc: Sanat değiş tokuş
1971 yılında, genç Belçika’lı plastik sanatçılar biraraya gelerek kafalarındaki prensiplere uygun projeler yapmaya karar verirler. Üç ana prensip vardır: kendilerine ve diğerlerine yardım etmek, halka kendilerini sanatçı olarak tanıma fırsatı vermek ve çağdaş sanatı kendileri üzerinden popülerleştirebilmek. Bu prensiplerle yola çıkan ekipten genç heykeltraş Mon De Rijck, “demokratik kayırma” kavramını ortaya atar ve bunu takiben bedava sergiler düzenleyerek ziyaretçilerin bir veya birden fazla sanat eserini kiralaması fırsatını sağlar. Bu girişimden bir yıl sonra Brüksel’deki Woluwe St. Lambert mahallesinin Külltür Konseyi de bu “demokratik kayırma” konseptini benimseyen sanatçı kollektifiyle işbirliği yapma kararı alır ve birlikte, sanat eserlerinin bedava görülüp kiralayabilme fırsatının verildiği ilk sanat galerisini (Malou bahçeleri ortasındaki şato içinde) açarlar.
İşte sıklıkla Truc Troc aktivitesini organize etme fikri de böyle gelişiyor. 1975 yılında Malou şatosunda, 200 sanatçı işlerini bedavaya sergiliyor ve ziyaretçiler takas yöntemiyle bu işleri kiralayabiliyor. Mesela senin iş iki ay benim ofiste dursun, karşılığında sen iki ay boyunca benim arabamı kullan gibi. Böylece sanatçı ihtiyaçlarını karşılıyabiliyor ve geçici olarak işlerini değişik mekanlarda segileme fırsatı buluyor; öte yandan, sanat meraklısı kişi de beğendiği işi mekanında bulundurarak pek çok emeğin sonrasında ortaya çıkan işe ev sahipliği yapıyor. 1972 yılında gerçekleşen bu ilk Truc Troc organizasyonunun tadı, Avrupa sanat camiasının damağında kalıyor ki bunu düzenli olarak yinelemeye karar veriyorlar.
Ben de kendimi şanslı sayıyorum ki 2010 yılında altıncısı düzenlenen Truc Troc festivalini görme fırsatı yakaladım. Sergi iki gün, bir gece açık kaldı ve toplamda 100 sanatçının işlerini yaklaşık iki bin kişi görebildi. Tabi bir kısım görmekle de kalmadı, değiş tokuş usulüyle beğendiği işlere ev sahipliği yapma şansını yakaladı. Ben, güneşli bir Pazar günü öğle saatinde gidip önce kapısından ana yola sarkan yüzlerce kişilik kuyrukta bekledikten sonra iki saatimi bu mekanda geçirdim. Serginin güzelliği, Prenses, interaktif olması. Şöyle ki… Bu değiş tokuş işinin yürüyebilmesi için sergi kapısından girerken sana post-it tabir ettiğimiz yapışan kağıtçıklar ve bir kalem veriyorlar ki beğendiğin bir eseri kiralamak için sanatçıya ne sunabileceğini ve iletişim bilgilerini yazabil ki sanatçının kafasına yatarsa seni arasın ve değiş tokuşu kabul etsin. Böylece sergiyi gezerken işleri görmekle kalmıyor, aynı zamanda kendin gibi gezen diğer ziyaretçilerin beğendiği işleri ve neyle değiş tokuş etmeye hevesli olduklarını görebiliyorsun. Ben çok eğlendim bu yorumları okurken! Bazı teklifler mesela Paris’de bir haftasonu, en pahalı restoranda akşam yemeği, sanat işlerinin değiş tokuşu, galeri sahipleri mesela kendi galerilerinde sergileme teklifi yapmış, bazıları dünya barışıyla sanatçının işini değiş tokuş yapmayı teklif etmiş…gibi… Böylece sanatçı kendi ihtiyacına göre (bir galeride sergileyip sanat camiasında isim mi yapmak istiyor veya Paris’te bir haftasonu kafasını mı dağıtmak istiyor, artık her neyse) bu teklifleri değerlendirip işini kiraya verme fikrini gözden geçiriyor.
Bu organizasyonun finansmanı için Kanada’lı Perrier soda firmasının ana sponsorluğunu almışlar. Perrier hem festival mekanı Bozar sanat merkezindeki giderleri ödemiş hem de bedava çay, kahve, soda tabi ki ve poğaça, kurabiye servisiyle ziyaretçilerin kalbinde taht kurmuş. Her ne kadar Perrier şişelenmiş sodanın dağıtıcı firması, doğal kaynak yağmalayıcı Nestlefirması olduğundan keşke başka sponsor bulsalarmış da Nestle reklamı olmasaymış diye aklımdan geçirip (hani demokratik kıyak, pek demokratik olmayan çok uluslu bir şirkete de kıyak olmasaydı keşke) kendilerine bunu yazdıysam da belki sonraki yıllarda çoklu sponsorluğa başlarlar da zengin tek bir sponsora muhtaç kalmazlar diye umut ediyorum. Ve de umuyorum ki demokratik kıyak arzusuyla yanıp tutuşan sanatçılar biraraya gelip bu gibi Zihni Sinir fikirleriyle işlerini paylaşma fırsatı yaratabilirler de böylece hem kendilerini hem de sanat severleri sergi mekanı sahiplerinin boyundurluğundan kurtarırlar!