Doğa için Pedalla: Ankara’dan Japonya’ya
Selam Prenses,
Farklı bir konu olacak çünkü ben farklı biriyim. Hani farklı biriyim derken de yanlış anlaşılmasın bloğa yazı yazan arkadaşlardan değilim. Peki ben kimim? Adım Gürkan Genç. 1979 doğumluyum. Ankara’da yaşıyorum ve İletişim Fakültesi mezunuyum. Eski bir işletmeci, yeni bir gezgin veya seyyah mı denir? Bir seferlik istek geldi Prenses’e yazmam için. Ben de tabi ki de neden olmasın dedim.
Şu anda Güney Kore’deyim. Her ne kadar bu mevsimde götüm donsa da fotoğraf ve video çekip üstüne bunları montajlayıp sonra da başımdan geçen hikayeleri blog adresimde paylaşıyorum. Ankara’dan başladım bu yolculuğa. Önce Karadeniz’i geçtim Türk bisikletçi arkadaşlarımla birlikte; sonrasında da Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Çin, Moğolistan ve Güney Kore. Yola devam ediyorum.
Fakat bu yazıyı büyük bir plazanın restoranında Bordeaux şarabımı yudumlarken yazıyorum. “Oh lan herife bak ne kebap iş yapıyor.” dediğinizi duydum.. Aklınızda sakalları, saçları uzamış, pislikten yüzü gözü gözükmeyen salaş bir gezgin imajı oluşmuştu di mi? (Çoğunlukla düşündüğünüz gibi)
Tamam hemen değiştirelim. : )
Seyahat ettiğim bu son dokuz ay içinde;
Kamp alanıma ateş açtılar, göz altına alındım, gecenin bir yarısı 3 km yürütüp hapse atmaya çalıştılar. Askerlerle birbirimize girdik. Aha Gürkan seyahat buraya kadarmış dedim.
Su içmek için durduğum bir sırada sarhoş birkaç kişi bana seslenip bir şeyler dediler. Ben oralı olmayıp pedallamaya başladığım sırada onlar da arkamdan koşmaya başladılar, kafamı çevirip baktığımda ellerinde bıçaklar vardı. Ne yapacaksın, kaçacaksın! : )
Önümü kesip pasaportuma el konduktan sonra silah zoru ile param alınmaya çalışıldı. Vermek istemeyince de namlu göğsüme dayandı. O sırada Birleşmiş Milletler’in aracı çıktı geldi de soyulmaktan mı kurtuldum yoksa hayata o araç sayesinde mi devam ediyorum belli değil.
Bir sınır kapısında rüşvet istendi, vermek istemeyince de ülke içinde tek başıma seyahat ettiğim için soyulacağımı söylediler.
Bir ülkede gece uyurken dağdan inen kurtlar çadırın etrafını sardılar, eşeleyip koklayıp gittiler.
Bir sabah çölde çadırımı toplarken altından yılan çıktı, tüm gece yılanla koyun koyuna yatmışım. : )
Dünyanın araçla çıkılan en yüksek üçüncü noktası olan Pamir Dağı’nda ekipman eksikliğinden donma tehlikesi atlattım.
Dünyanın en büyük çöllerinden biri olan Gobi Çölü’nde üç defa yönümü şaşırdım, kilometrelerce fazladan yol aldım, ulan suyum yetecek mi, yemeğim yetecek mi telaşı aldı gitti. : )
Bir sabah uyandım akrepler çadırın tepesinde sevişiyordu, neyse ki arada ikinci bir tül alan vardı da oturup onları seyrettim.
Günlerce duş alamadım, su bulamadığımda atık suları arıtıp içtim.
Kara-gum Çölü’nde 40 küsür derecenin üstünde pedal çevirdim, güvenli alan bulamadığım için hayvan barınaklarının içinde hatta hatta kesimhanenin içinde bile çadır kurup uyudum.
Daha anlatmamı ister misiniz?………. Peki Tamam. Kalanını çıkacak olan kitapta okursunuz..
Bu yolculuğa yoldayken koyduğum bir ad var. ‘Gerçek’ dünyanın keşfi. Yaşadığımız hayatta hepimizin gerçekleri vardır. Haaah! İşte ben, bizim sınırdan çıktıktan sonra sahip olduğum gerçeklerin yerine yenilerine koymaya başladım.
Günlerce, yokluk içinde insanlarla birlikte yaşayarak buna rağmen nasıl mutlu olunabileceğini öğrendim. Halbuki Ankara’da o kadar olanağın içinde kendimi mutlu sanıyordum.
Gerçek aşkı gördüm. Yolda yakaladığım Kanadalı bisikletli gezgin en son 2 ay önce konuştuğu sevgilisi ile öğlen saat 2’de Mir- i Arab’da buluşabilmek için (Özbekistan’da bir medrese) günde 150 km üstünde yol almış. Ben bu herifi Bukhara şehrinin girişinde yakalıyorum. Buluşacakları noktaya beraber gidiyoruz. Oraya vardıktan 2 dakika sonra sevgilisi de geliyor, 10 dakika boyunca ağlayıp birbirlerine sarılıyorlar. Ben de ağlıyorum. Niye mi? 31 yaşına kadar böyle bir aşk yaşamadığım için.
Gerçek korkuyu yaşadım. Sanmayın yolda tek başıma pedal çevirdiğimden dolayı korktum. Moğolistan’da Gobi Çölü’nün ortasındaki sessizlikten kortum. Blog sayfamda kelimelere dökmeye çalıştım. Yazdıktan sonra defalarca okudum. Olmadı dedim. Anlatamadım bu korkuyu dedim. O korkuyu hissettiremedim dedim. Çünkü ben, o korkuyu tarif edecek kelimeleri bulamadım.
Savaştan kaçan insanları gördüm. Yıkımın getirdiği hüznü gördüm. O çaresiz insanları seyrederken bir şey yapamamaktan, kendimi kötü hissettim. İnsan olmanın gerçeklerini anladım.
Kırgızistan bozkırlarında İbraham’ı tanıdım (5). Gülücükleri, sarılışı, oyunları ile ben ve yolda karşılaştığım gezgin arkadaşlarıma sevgiyi ve bağlılığı gösterdi.
Tacikistan’da misafir olduğum ailelerin birinin evinde Nadia (6) ile tanıştım. Bu fotoğraftaki kız işte. Nasıl içten, sevgi ile bakmış, ayrılamadım yanından, bırakmak istemedim onu. Benim kızım olmasını istedim.
Bu şekilde sizlere yolda karşılaştığım, kendi gerçeklerimi belki sayfalarca anlatabilirim.
Her ne kadar şu anda kahkaların havada uçuştuğu, şık kadınların bulunduğu ve Bordeaux şaraplarından birini yudumladığım güzel bir mekanda da olsam, hayat veya yaşam benim için artık eskisi gibi değil. Sittir len bize felsefe mi yapıyorsun diyebilirsiniz. Ne söyleyeyim? Yok ki başka tarifi. Atlayın bisikletinize veya alın sırtınıza çantanızı, çıkın yolculuğa. Bu yolculuğun aynısı yapın demiyorum. Çevrenizi gezin, yakındaki köye kasabaya gidin ne demek istediğimi anlayacaksınız, az çok anlayacaksınız.
Yan masadaki kızlar sarhoş oldular, beni masalarına davet ediyorlar. : ) İşte bu da hayatın gerçeklerinden biri. Anlayana…. Bendeniz yan masaya geçer…
Herkese sevgiler saygılar
Haaa son olarak,
Hepimiz hayal kurarız. Bir noktada hayal kurmayı bırakın. Onları gerçekleştirin.
seni okurken, kendi hayallerimi gerçekleştirmek konusundaki korkularım ve heyecanlarım çoğalıyor. birini yenip diğerini yönetebilmek istiyorum. seninki gibi olmasa da kendimce hayalini kurduğum yolculuğu yapabilmek düşüne uyuyorum. bir gün gerçeğine uyanmayı düşlüyorum.
yolun açık olsun, pedalın düz bassın 🙂
sevgielr,
evren
Sevgili Gürkan,
Neyi, nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Gerçek dünyanın keşfini yaparken, dışarıdaki gerçeklere ulaşmaya çalışıyorsun.Kendi gerçeklerini yenilerken, bu yolculuk boyunca tanışıp görüştüğün herkese de bir başka gerçeklik bıraktığını düşünüyorum. Sevgili Nadia’nın senin gerçekliğini unutması mümkün mü? Eminimki ömrünün sonuna kadar seninle paylaştığı anlardan bir çoğu gözünün önünde kalacaktır.
Pedalın düz bassın…
Şerafettin Kaya
kocaman bir yüreğin var .salıcakla kal yolun açık olsun..
Sonunda dünyayı gezen bir türk buldum. Bu güne kadar bu konuyla çok ilgilendim ama bunu yapan ve blogları dünyaca ünlenen insanların hiç birinin dilinden anlamadığım için içimi yiyen şu soruları bir türlü soramadım. Bu yolculuğu yaparken nerede ve kaç günde bir duş alıyorsun yada bu hangi koşullarda oluyor ? Şehirlere indiğinden yada çadırda kalamayacağın bir yer olduğunde otel masraflarını nasıl karşılıyorsun, bir işin olmadığına göre yiyecek içecek gibi ihtiyaçlarını hangi parayla karşılıyorsun şu sorular kafamı yemese yemin ederim alıp başımı gidicem.Bence önemli olan yaptığın yolculuktan çok buna nasıl başladığın.
degerli HardmooN başından beri gürkanı takip ediyorum bisiklet forumdan bu yana..sordugun bütün soruların cevapları onun blogunda mevcut..saygılar
http://dogaicinpedalla.blogspot.com/2010/11/220-gun-sonra-pasifik-okyanusu.html
sanırım bu link yeterli olacaktır Harmoon. Sorduğun soruların tüm cevapları mevcut blogda
Çok güzel, kalbimden tebrik ederim.
Siteyi yeni gördüm, gerçekten kitap yazacakmısın? Bu konuda bilgi verirsen sevinirim.
Oğuz teşekkür ederim. Evet bu turuda içine alan bir kitap yazacağım döndüğümde. Çok daha güzel planlarımda var onlarıda zaman içinde paylaşırım
Kitabı sabırsızlıkla bekliyorum. Muhteşem bir tur, çok güzel bir yazı. Gurur duydum, teşekkürler.
Taskent’ teki guvercinci cocuklar size selam soylediler, Gurkan’ i taniyor musun dediler Turk oldugumu duyunca, hayat tuhaf, surprizli, rastgele!
Ve aleykum selam..Harbiden güzel bir süpriz olmuş. Üstelik ben Taşkent e gitmemiştim. Dünyanın dört bir tarafından böyle güzel süprizler gelmeyede devam ediyor. Bakalım 6 enelik dünya turumuzda neler olacak. Teşekkürler gül
merhaba…müthişşş yan masa herzaman var ama bu yaptıkların kimse için degil böyle bir kafa varken sallaaaaaa …
bende uzun yol yapıyorum diyordum..izmirden foça ))).. ama bana gerçekten çok şey kattın umarım bir gün pedallarız.
Pamir evet o yan masa her zaman var ve olacak 🙂
Şimdilik dünya turum İzmir den başlıyor gibi gözüküyor. Facebook dan veya sayfadan takip edebilirsin. İzmir e geldiğimde beraber pedallarız. Hayata bakış açına bir şeyler katabildiysem ne mutlu bana ..
Vayy canına!! O kadar etkileyici yazmışsın ki bir arkadaşımla dagcılık ve gezi üzerine yorumlar yaparken bana sizin linkinizi gönderdi. Kullandığın cümleler o kadar etkileyici olmuş ki.. şu dakikadan itibaren artık ne hayal edeceğimi bilemiyorum. satırları defalarca okudum. hele kii nadida’nın sana hayran bakışları. Gerçekler, ve gerçeğimi kendi gerçeğimi bilmediğimi farkettim. Bu güzel yazıyla düşüncelerimi etkilediğin için teşekkürler Gürkan Genç 🙂
Dünya turuna hoşgeldin Nihan . Belki bir gün bir yerlerde karşılaşır sohbet ederiz.