Obama Boyama: Şablon derdine son!

Amerika’nın Irak işgalinden sonra yıpranmış imajını değiştirecek yeni kahramanı(!) son sürümüyle piyasada. DC’nin çizgi roman karakterleri gibi genç, atletik, siyahi ve üstelik ismi de Hüseyin. Tüm özellikler bir arada.

Son zamanlarda artan anti-amerikanizm dalgasını törpülemek için “değişim” sloganıyla çıkan Hüseyin’in seçim kampanyası da diğer çizgi romanların arasından kolayca seçilebilecek afililikte. Kampanyanın görselleri dönek sokak sanatçısı Shephard Fairey’in elinden çıkma. Epeydir “Obey the giant” in yaratıcısı Fairey, serigrafi çalışmalarında sovyetik görselleri taklit edip, imajların içini boşaltmakla meşgul. Hüseyin’in şutları için ortalar yapıyor.

Umutla havalara bakan Hüseyin görseli, tekrar tekrar kullanılarak Amerika’nın yeni markası olma yolunda. Bu yeni markanın reklam panolarında, gazetelerde, dergilerde görünür olması elbette yetmeyecek, yeni kahramanı çok seven ve nefret eden insanlar için de bu şablonumsu görseli çoğaltması, kesmesi biçmesi de kolay olacaktı. Kotu çocuk Bush’un vampirleştirilmesi, maymunlaştırılması, bin bir suratlaştırılması; hırsını aldığını zanneden spreyciler için bir aldatmaca aslında. Anti-Amerikan propagandanın yerini, Bush karşıtlığının alması Amerika’nın işine geliyor. Üzerine ne yapılırsa yapılsın bir anlamda Bush imajı çoğaltıldı ve zihinlere yerleştirildi. Şimdi Hüseyin görselleri şablonumsu yapısıyla kullanıma daha bir hazır.

Zombileştirilse bile sokağımda ne Bush’u ne de Hüseyin’i görmek istiyorum.

6 Nisan’da Hüseyin’in İstanbul’u ziyareti sırasında, boğaz köprüsündeki Greenpeace eyleminde aşağı sarkıtılan pankartta “Obama barış için iklimi kurtar” sloganı kullanıldı. Sloganın anlamsızlığına hiç bulaşmadan, pankarttaki bir diğer görselden bahsetmek gerek. Pankarttaki o tanıdık imaj, Hüseyin’in seçim kampanyasında kullandığı portre. Greenpeace’in kucakladığı yeni kahramana “kurtar bizi bu hayattan” talebi, anti-amerikan düşünceleri silme adına mı yapılıyordu yoksa? Dünyanın çeşitli yerlerine giden Hüseyin, beraberinde onu takip eden eylemcilerle benzer pankartlarla karşılanıyor. Yine ezberletilen görselimiz ve ricalar başrolde. Kotu çocuk gitti, Hüseyin geldi artık sevinci, yüksek yerlere çıkıp sallanmayı motive ediyor demek ki.

Bir taraftan usulca pasifleştirilen aktivistler tatlı su balığı kıvamında direniş gösterdiklerini zannediyor ve tatmin ediliyor, bir yandan da alttan alta başka propagandalar yapılıyor.

Ricada da bulunsan, küfür de etsen, boyama Hüseyin’i sokağıma, sallandırma pankartları. Nereye koşacağını bilmeden kaybolur insan, böyle koşacağına hiç koşma, gel bir çay söyliyim.

Kayahan Kaya

Yorumlar
10 Yorum to “Obama Boyama: Şablon derdine son!”
  1. A. Murat Eren says:

    Amerika’nın imajının toparlanması olasılığını kimlik bunalımına ya da sıfır veyahut tanımsız prim faktörüne eşgüdümlemiş, her türlü yumuşama ya da umut ihtimaline karşı iğneli sözcükleri ile bizi uyandırmayı kendine görev biçmiş bir kitle var sanki dışarda. “Türkiye’nin bize faydası dokunacak bir şey yapması mümmmkün değildir” diyen ve Türkiye karşıtlığını zinde tutmaya emek harcayan Ermeni faşistleri ya da onların Türkiye’deki benzerleri filan gibi böyle..

    Böyle karton kutu gibi sert kenarlı, -ama çay söylesen üstünde durmaz- hafif düşüncelerden bıkmadınız mı kuzum..

    Amerika, Greenpeace filan tamam da sizler de az zevzek değilsiniz hani.

    Öperim.

  2. Anonymous says:

    Amerika’dan bakınca zevzeklik gibi mi görünüyor?
    O açıdan bakamıyorum işte, coğrafi koşullar uygun değil n’apalım.
    Çay içmek istersen derin düşünceler üstünde de içeriz. Tanımsız prim faktörü laflarıyla süsleyerek.

  3. Emrah Özesen says:

    Sevgili Meren,
    Kendisini tanıdığımdan beri sokak sanatını hem teknik hem de uygulama anlamında araştıran, geliştiren ve bu perspektiften kendi bireysel düşüncelerini dünya ve amerika görüşleriyle birleştirip, bu yazı aracılığyla paylaşan Kayahan’ı Ermeni ve Türk faşistlerine benzetmen dahası eleştiri sınırlarını zorlayan ‘zevzeklik’ tabiriyle itham etmen beni hem şaşırttı hem üzdü.
    Selamlar sevgiler

  4. Elif Gündüzyeli says:

    Bu tartisma iyi, guzel herkesin sapkasini onune alip dusunmesi anlaminda. Ama Kayahan’in elestirisi uzerinden Greenpeace’e bir cikarim yapmaya calisiliyorsa, bence pek bir sonuc alinamaz. Zira her zaman tekrar ettigim -yine tekrar etmekten de cekinmedigim- sistemin icinde ve disinda degisim yaratma mevzusu soz konusu burada da. Hangisi dogrudur, bunu herkes kendi dusunsun. Ancak, Greenpeace kuresel kampanyalar yuruten genellikle birkac yillik planlarin sonuclarina odakli calisan, calisirken hic bir politik olusumun YANINDA ve/veya KARSISINDA durmayan, gunumuzde eylem gucunden cok lobi gucu etkili olan uluslararasi bir KURUMdur. Ve de isteyen sevsin isteyen sevmesin, Greenpeace sistemi degistirmeye filan calismaz, onu iyilestirmeye calisir. Neo-liberal kapitalizm ortadan kalksin, hepimiz daglarda komunumuzde yasayalim demez. Kayahan’in perspektifi bireysel, sistem karsiti bir durus. Adam diyor ki sistemi iyilestirecek veya kendisini yerecek bile ols a amerikan baskani’nin resmini hayatimda gormek istemiyorum. Bu yuzden de bu elestiri uzerinden “hoyt, nooluyor Greenpeace Obama’ci mi oldu” filan gibi yorumlarin yapilmasi ancak sacma olur ve de tartismayi bir yere goturmez.

    Gonullu aktivistler ise pankarti begenmezse acmaz, her hangi bir kampanyanin bir tarafi kisisel durusuna ters duserse o kampanyada calismaz, destekci de aynen boyle para vermez begenmezse. Yeter ki herkes oncelikle kendisinin nerede durdugunu fark etsin su hayatta, sonra da takip etsin icinde yer aldigi kampanyayi/aktiviteyi, boylece bu kurumlar ya baska sekilde yurur ya da bireyler kurumlarin disina cikip baska sekilde yurur.

    ayrica kelimelere takilmamak, buyuk resme bakmak lazim. Ben bilmiyorum hangi yontem dunyayi kurtarir, bir bilen varsa anlatsin. Ama soyle bir dusunurum sikca neden mutsuzum bu sistemde diye, neyi degistirmek istiyorum diye. Ha muhtemelen onu direkt degistiremem o zaman kendimdekini degistiririm. Kimisi adapte eder bunyeyi sisteme, karsi cikanlara kulaklarini kapatip, zevzek, hippi, anarsist, terorist filan demek ister. Bu da mumkundur. Kimi de sistemin icinde kalip onun evrilerek iyilesecegine inanir, kendini buna sartlar. Kimisi de sistemin disinda kalmaya calismayi tercih eder. Ama eger bu sonuncusu secilirse tuketilen her seyde (imaj, resim, medya, enerji, hava, su, yemek) bunun farkinda olup devam etmek lazim yoksa sonunda hayal kirikligi ortaya cikabilir.

  5. Yeliz says:

    Tartışma nerelere gelmiş.. halbuki ben kayahanin yazisini okuyunca himm hee valla demistim. Son zamanlarda yasananlardan sonra Obama kampanyasi hepimizi (duygusal olanlarimizi desek daha iyi olur heralde, obamanin baskan oldugu gun yaptigi konusmada duygusal bir bicimde ‘icinden Yes we can diyenlerden bahsediyorum) birsekilde etkisi altina aldi, hala tartisiyorlar kullanilan kampanya yontemlerii, taktikler, milletten iki bir iki lira alarak nasil essek gibi fon toparladilar, yerelden baslayip kapi komsu gerezerek, muthis bir kampanya calismasi, nasil yaptilar diye…amerika secimleri zaten reklamcilik, fon-olustuma, kampanyaciligin deli gibi yaristigi bir arena, ulastigi boyutlar hic bir baska ulkede gorulemez..Obamaya gelince amerikan tarihinde yok boyle bir baskan, hem genc, hem siyah, hem huseyin, hem inanilmaz calisma-kampanya yontemleriyle 52% oy aliyor, adam harbiden degisik, degisim icin super bir aday, oyle yada boyle direnemip bir sekildeinsanlari etkiliyor tabi… obur yandan hafif olumlu atmosferin etkisindeyken yavas yavas medya bir anda Bush u hedef gosteriyor. Son zamanlarda Bush doneminde uygulanan iskence yontemleri ymis, yapilan insan haklari ihlalleriymis..Bush u dava edicekelrimis falan filan…Obama cici, Bush kaka imaji medyanin yeni oyuncagi, Obamadan henuz bir degisim goremedik ama medya saolsun guvenimiz sonsuz!

  6. A. Murat Eren says:

    “Amerika’dan bakınca zevzeklik gibi mi görünüyor?
    O açıdan bakamıyorum işte, coğrafi koşullar uygun değil n’apalım.”
    Ben oradayken de arada bir öyle görünürdü, coğrafi konumla ne kadar ilgili bilemiyorum. Benim derdim yaklaşık olarak şöyle bir şey (ne kadar coğrafi sen tart): Bu konularda toplumun -mesela kendimi içinde saydığım- az bilgili kesiminden çok daha aydın -mesela seni içinde saydığım- bir kitle var, benim gibi insanların göremediği bir çok şeyi görebiliyor, tehlikeleri sezebiliyorlar. Benim gibi insanlar için onların eleştirilerini, önerilerini dinlemek de mevzuyu daha farklı açılardan kavramak noktasında çok yardımcı oluyor. Bu açıdan müteşekkirim, sarf edilen enerjiye saygım sonsuz.. Fakat bazen hayal kırıklığı da olabiliyor. Çok iptidai bir örnek olacak ama bir miktar benziyor diye vereceğim: Fight Club’ı komünist bir topluluk ile izlemiştim, ardından yaptıkları şablon yorum “Amerikan emperyalizmini bize aşılamak için böyle filmler yapıyorlar işte, böyle filmler yasaklanmalı” idi (çünkü kendilerini kendi düşüncelerine o kadar kaptırmışlardı ki ön yargıları gözlerini kör etmişti). Bu bir.

    Bununla beraber bir konuda çok bilgili olan insanların içine düştüğü, her şeyi tek bir bakış açısından değerlendirmeye başlamak gibi bir handikap var. Mesela Noam Chomsky abimizi pek sever, her kitabını, her yazısını okumaya çalışırım. Fakat o da mesela medyanın tehlikelerinden bahsederken bazen tutar bilgiyi öyle bir maniple eder ki eleştirdiği medyadan farkı kalmaz. Bunu bir kez fark ettiğinde de söylediklerinin ne kadarının ciddiye alınması gereken şeyler olduğunu anlamak okuyucuya kalır, bunu yapamayan okuyucular da yeni bir bakış açısından olayları değerlendirme, içinde bulunduğumuz sistemi daha iyi anlama yetisi kazanma noktasını hızla geçip hiç gitmemeleri gereken uçlara gider broadcast yapabilecek kadar varlık sahibi olmuş her şeye düşman olurlar onun yüzünden. Noam Chomsky’yi çok severim, ama bu dikkatsizliğine de kızıyorum arada bir az bilgili bir birey olarak. Bu da iki.

    Belki şimdiye senin yazdıklarını okuyunca ne hissettiğimi biraz daha net aktarabilmişimdir, bilemiyorum. Pekiştirmek için, senin yazının bende bıraktığı izlenimin özetini yapayım:

    Obama da Bush kadar pis bir adam,
    Ve aslında her şey eski tas eski hamam.
    Bir farkı stencil’i var bu itin,
    Pek hoşuna gitmiş bu da güdük Greenpaece’in.

    Bunu senin gibi insanların yazılarını okuduğu zaman güçlü eleştiriler, güçlü öneriler görmeyi ümit eden bir kişinin zevzek eleştirisi olarak al. Kendini o noktada görmek istemiyor, böyle bir sorumluluk almak istemiyor olabilirsin. O zaman bu yorumun ortaya çıkmış olması benim ve presesemektuplar’ın hatası olur, ben de kendi adıma senden özür dilerim.

    Normalde yorum yazmaya niyetim yoktu fakat yazının altındaki bağlantıya tıklayıp senin ismini Bengi, Emrah gibi pek sevdiğim insanların arasında görünce taş atmadan duramadım açıkçası 🙂 Bakarsın bir gün karşılaşır çay da içeriz.

    Kayahan’ı Ermeni ve Türk faşistlerine benzetmen dahası eleştiri sınırlarını zorlayan ‘zevzeklik’ tabiriyle itham etmen beni hem şaşırttı hem üzdü.”Emrah’cığım, Kayahan’ı tanımasam da nasıl bir insan olmadığını az çok tahmin edebiliyorum, faşist benzetmesi ile teşbih-i mübalağa eylemiş idim, yürekten benzetmiyordum yani. “Zevzeklik” kelimesini eleştiri sınırlarını zorlar bulman için de benim yorumumu gereğinden fazla ciddiye almış olmalısın; bu ihtimalin de benim için hem bir gurur hem de bir üzünç kaynağı olduğunu ifade etmek isterim 🙂

    Öperim tekrar,
    sevgi, selam.

  7. Nazim Keven says:

    Tartismanin benim icin kilit olan noktasi,
    pankartta secim kampanyasi gorsel ogesi kullanma. Bence o konuda daha net bir sonuca ulasabilir. Bana reklamcilik ve medya iletesim stratejileri acisindan halen obama secim kampanyasi resmi kullanmak cok mantikli gelmiyor. Kampanya stratejin pozitif mesaj vermek olabilir, ama pozitif mesaj verirken Obama promosyonu yapmak zorunda degilsin ve hatta yapmamalisin gibi geliyor. Baska bir gorsel oge kullanilabilirdi ya sade mesaj verilebilirdi.

    Obama konusu cok tartismaya acik, buyuk stklar genellikle gp nin de sectigi yolu takip ediyor, belli bir sureye kadar destek verip talepte bulunalim. Lakin No Logo’nun yazari favorilerimden Naomi Klein ise aktivistlerin secim sonrasi oyuna getirildiklerini, onlar
    destekler ses cikarmazken sirketlerin Obama’nin politikalarini istedikleri gibi sekillendirdiklerini soyluyor. Secim sonrasi en
    kritik politika gelistirme doneminde aktivistler tamamen oyunun disinda kaliyor. Kendisi ile yapilan super bir ropartaj:

    http://shia.pk/watch_video.php?v=8c1bf199bb5b9e3

  8. Kayahan Kaya says:

    Tartışmayı toparlamak adına ve yazılanlara cevaben;

    Murat kendini konumlandırdığın yerde zamanını bana ayırdığın için teşekkürler. Pekiştirmek için yazdığın izlenim özeti de doğrudur. Bu özeti hedeflemiştim, seni hayal kırıklığına uğrattım gerçi üzgünüm. Keşke alıntılar, göndermeler, referanslar verseydim ama olmadı, olmaz da sanırım. Fikir belirtmek için ve fikrimi güçlendirme adına alıntılar yapmaya, yazılarımı süslemeye ihtiyaç duymuyorum, aynı başka birinin yazısına yorum yapmak için sevdiğim insanlardan referans almak zorunda hissetmediğim gibi. Aynı kahvede denk gelirsek belki bir gün çay içebiliriz.

    Elif’in yazısının son paragrafı aslında gp tartışmasının başka boyutlara gelmesinin nedenini açıklıyor. Obama posterinin açılması, imajın güçlendirilmesi ve dünya görüşünüzde ki öncelik sıralaması bana uymuyor, başkaları için bu sıralamalar değişebilir, imajlar desteklenebilir. Bu nedenle sizlerle olmasa bile ofisle olan ilişkimi zamanında kesmiştim. Gp’nin verdiği mücadelenin bu şekilde sonuçlanmayacağını, aksine tüm gidişatın sadece gecikleştirileceğini, sonucun aynı olacağını düşünüyorum. Siz başka türlü düşünüyor, geleceğe umutla bakıyor olabilirsiniz. Bu fikir ayrılığını tartışmak istememiştim. Gp’nin verdiği mücadelenin alternatifi nedir diye sorarsanız cevabını net olarak veremem ama az sayıda ki eylemcinin, yavaş ilerleyen ve sistemin iyileştirilmesi adına yapılan eylemlerle oyalandığını, başka güçlü mücadelelerin bu nedenle doğamadığını düşünüyorum.

    Aslında yazımı yazma amacımın, Korol’un öz eleştirisiyle bir nebze başarılı olduğuna inanıyorum. Yazım hem gp’nin daha dikkatli olması gerektiği, hem de sokaklara taşınan fikirlerde dikkatli olunması üzerineydi. Kimse yazdıklarımı kişisel olarak üstüne almasın, zira 35e17 fiziksel olarak var olduğu zamanlarda size ev sahipliği yaptı, gp olarak değil ama birebirde de yine ev sahipliği yapar.
    İnandığınız mücadeleyi vermeniz konusunda size karışamam ama Elif’in yazısında bahsettiği arada kalma durumunda hayal kırıklıkları yaşayacak arkadaşlarıma bir iki laf söyleme hakkını kendimde buluyorum. Ben kendi hayal kırıklığımı zamanında Koray’ın ayrılmaya zorlanması ve gp yapısını irdeledikçe yaşamıştım. Yazımı yazma nedenim hayal kırıklığı değil; “çok güzel eylem oldu” diye yanıma gelen arkadaşlarımın beni bu yazıyı yazmaya tetiklemesidir. Bazen kaş yapayım derken göz çıkarmaktansa, dinlenip düşünmek daha doğrudur.

  9. A. Murat Eren says:

    Kayahan: “ (…) aynı başka birinin yazısına yorum yapmak için sevdiğim insanlardan referans almak zorunda hissetmediğim gibi.

    Nazım: “Lakin No Logo’nun yazari favorilerimden Naomi Klein ise aktivistlerin secim sonrasi oyuna getirildiklerini, onlar destekler ses cikarmazken sirketlerin Obama’nin politikalarini istedikleri gibi sekillendirdiklerini soyluyor. Secim sonrasi en kritik politika gelistirme doneminde aktivistler tamamen oyunun disinda kaliyor. Kendisi ile yapilan super bir ropartaj:

    Bu söylediklerini bu röportajdan yola çıkarak söylemediğini tahmin ediyorum. Çünkü seçimin hemen biraz sonrasında yapıldığını tahmin ettiğim bu röportajdan anladığım anladığım kadarı ile Naomi abla “bütün pro-climate, anti-war aktivistleri Obama’ya ne Irak ne de iklim konusunda net bir ajandası olmamasına rağmen, sırf McCain korkunç bir alternatif olduğu için sonuna kadar destek verdi. Şimdi desteklemeyi bırakıp aniden ‘şunu bunu yap’ moduna geçişleri pek kolay olmayacak, fakat yapılması gereken bu (1) Clinton da Obama’nınkilere benzer söylemlerle seçimi kazandı, fakat seçim sonrası dönemde şirketler onu öyle bir ablukaya aldılar ki seçim öncesi söylediklerinin tam tersi yönde hareket etti (2)” diyor özet olarak. Yani bir yandan aktivistlerin tutarsızlıklarını eleştirirken bir yandan da seçimden önce adaylık yarışını fund eden şirketlerin başkanlık dönemi politikalarını şekillendirdiği gerçeğinden dem vurarak Obama’nın da dediklerini yapamayabileceğine dair endişelerini dile getiriyor. Obama’ya doğrudan bir eleştiri yok aslında gibi geldi bana.

    Öte yandan Obama geçtiğimiz süreçte -yani bu röportajdan bu güne- finans sektörü ile ilgili planlarını -kendisine destek olan şirketlerin aksi yöndeki baskılarına rağmen- hayata geçirmeye başladı. Ayrıca ortada ciddi bir finansal kriz olmasına rağmen temiz enerji ile ilgili araştırmalarda kullanılması için çok ciddi bir fon ayırıyor mesela hükumet. Üstüne üstlük uçak şirketlerinin ülke içi seyahat tekelini kırılması ile sonuçlanacak ray sisteminin genişletilmesi ve hızlı-trenlerin yaygınlaştırılması gibi bir çalışmadan bahsetti geçen. Bilimsel araştırmalara GDP’nin %4’ünü ayırmak gibi bir planı da var ayrıca (yanılmıyorsam bir önceki yılın bir kaç katına denk geliyor bu).

    Bilemiyorum. Elbette temkinli yaklaşmakta fayda var fakat bana tamamen aynı tas aynı hamam gibi görünmüyor şu ana değin. 6 ay sonra ne olur bilinmez tabi.

    Bu arada _bence_de_ bir pankartta seçim kampanyası görseli kullanmaktan daha leziz alternatifler bulunabilirmiş. Fakat şu anda o görsel Greenpeace’in afişinde kullanarak Obama promosyonu yapacağı noktanın çok ötesinde, bu sebeple Greenpeace’e “Obama promosyonu yapıyorlar” diye kızmaya gerek yok bence.. Ama biraz daha medyatik olabilmek adına tutarsızlık yapıyorlar diye kızılabilir belki, bilemiyorum.

    Şu yorumla Obama’yı savunur gibi bir görüntü sergiliyor olmaktan da çekiniyorum aslında. Zira öyle bir amacım yok, sadece eski alışkanlıklardan yola çıkarak ortada gerçekten saldırılacak bir şey yokken ortaya atılan kızgınlık karşısında duygusallık yapıyorum sanırım daha çok. Neyse.

  10. Nazim Keven says:

    Bir iki saat sonra master tesimi savunucam, o yuzden simdilik kisa bir cevap:

    Hurriyette Obama’nin ilk yuz gunu karnesi diye bir yazi var, sen ornegini verdigin tadda seyler demisler, olur da bu kadar guzel olur yuru obam tadinda:

    http://www.hurriyet.com.tr/dunya/11540257.asp?mnID=11540257

    Ama ote yandan, Naomi Klein iki hafta onceki yazisinda o videoda dediginin benzer seylerini soyluyor:

    http://www.naomiklein.org/articles/2009/04/lexicon-disappointment

    Daha detayli bakmak lazim, sadece Hurriyet veya sadece Naomi Klein la bir yere varilmaz. Senin yaklasima ben de cok sempati duyuyorum, hani hep karamsar elestirel olmayalim, yapilan iyi seylerde var. Karamsarlik insani eylemsizlige surukler. Bizim prensesde hep savundugumuzda hala umut var hala yapilacak seyler var.

    Ama kimlerden umut duydugunda onemli, bu greenpeace olur bu Obama olur bu bireysel kucuk hareketler olur…Umudunu yonlendirecegin noktada biraz daha detayli incelemek lazim gelebilir, inceleme ihtiyaci duydugun olcude…Obama konusunda ben de cahilim, ortalikda oyle diyen de var boyle diyen de…su savunmadan sonra biraz daha detayli arastirmaya calisayim…

Yorum Bırakın