Tepedeki Çimenlikten Matematik
Aşağıdaki yazıyı yaklaşık bir yıl önce yayınlamıştım Prensese Mektuplar’da. O zamanlar blogosferin kocaman dünyasında küçük bir toz zerreciği olan Prensese Mektupların okuyucu kitlesi şimdikinin onda biriydi, belki de çok daha azıydı. Büyük ihtimalle prenses bu mektup eline hic geçmedi. Prensese Mektuplar’da yayınlan yazıları tekrar yayınlamak gibi bir geleneğimiz olmasa da, bu dahi matematikçi geçenlerde Clay Matematik Enstitüsünün verdiği 1 milyon dolarlık ödülü de geri çevirince, sizleri bu aşmış abiyle tanıştırmak için yazıyı biraz güncelleyip tekrar yayınlayayım dedim.
Grigori Perelman 20. yüzyılın en zor 10 probleminden biri sayılan Poincare konjektürünü ispatlayan, matematik dünyasının en prestijli ödülü Fields madalyasını tarihinde ilk kez reddeden, üstüne üstlük bir de beş kuruş parası olmamasına rağmen Clay Matematik Enstitüsünün 1 milyon dolarlık ödülünü de reddeden aşmış bir Rus matematikçi. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, Fields madalyası alan bir matematikçiye saygı duyulur ama, Fields madalyasını iplemeyen bir matematikçiye ise tapılır.
Perelman’in tavrı başından beri inanılmazdır. Eleman ispatı yapıyor ve bir dergide yayınlatmak ve ispatin sahibi olmak yerine, gidiyor internette yayınlıyor. Lan olum kaparlar güzelim ispatı, iki düzeltme yapıp ben ispatladım diye çıkarlar, yapma etme, allahdan da mı korkun yok.. Ki nitekim çıktı Yau isimli Çinli bir matematikçi ve iki öğrencisi, iki düzeltme yapıp ispatin tamamını Perelman’dan önce bir dergide yayınlattılar. Şimdilerde ortalıkta geziyorlar, yüzde otuzunu biz ispatladık diye.
Sonra abi belli başlı matematikçilere email atar aha ben böyle bişey ispatladım, burada St.Petersburg’da tartışacak adamım yok, bi bakıverin gözünü sevem tadında. Poincare Konjektürü’nün adı geçmiyor. Bi abi dayanamıyor buna mail atıyor abi bak senin bu yaptığın şey Poincare Konjektürünün ispatı mı oluyor şimdi ben anlayamadım yani, nası yani diyor. bizim abi “that’s right” tadında kısa ve öz bir cevap veriyor.
Matematikçi abiler bunu bir seminer serisi için Princeton ve Stony Brook’a çağırıyorlar. Princeton’da bir konuşma, Stony Brook ve MIT’de bir dizi seminer veriyor. Bütün matematik dünyasının celebritileri orada, merakla bakıyorlar. Abi geliyor, sakin sakin ispatini anlatıyor, sorulara cevap veriyor ve gidiyor. Poincare Konjektürü’nün yine adı geçmiyor, adam bir kere ya bu da işte Poincare Konjektürü’nün ispatı oluyor demiyor. Başka yerlerde de konferanslara katılıyor ama tavır yine aynı.
Clay Mathematics Institute iki uzman matematikçi tutuyor, Gang Tian ve John Morgan, şu ispatı inceliyin, doğru dürüst açık seçik bir biçimde yazarak kitaplaştırın da biz de şu danaya ödülünü verelim diye. Abiler inceliyorlar ve ispat doğru diyorlar, sonrada kitabı yazmaya başlıyorlar. İspatin doğruluğundan emin olduktan sonra Perelman’a e-mail atıyorlar abi biz kontrol ettik, ispatın çalışıyo, çözdün lan ehe tadında. Perelman cevap bile vermiyor, adam zaten çözdüğünden emin..
Clay Mathematics Institute 1 milyon dolarlık ödülü, St.Petersburg’da annesiyle birlikte fakirhane evinde yaşayan dahiye veriyor ama, abi kapıyı bile açmıyor ödülü vermeye gelenlere. Kapının arkasından tek söylediği “Benim bir şeye ihtiyacım yok. Ben istediğimi aldım”.
Şimdi kargaşadan uzakta kendi halinde takılıyor, tepedeki çimenlikten küçülmüş ufacık olmuş insanları izliyordur herhalde. Bünye böyle insanları gördükçe kendini bir karınca gibi hissediyor be prenses… oyy oy.
NazIm
ps: Bu yazının hazırlanmasında şuradaki müthiş New Yorker makalesinden faydalanılmıştır.
şimdi ntv’de verdiler abiyi. basına görüntü vermekten hoşlanmıyomuş. dediklerine göre evinin kapısının arasından kafasını uzatıp, “hayvanat bahçesindeymişim gibi sergilenmek istemiyorum, ödülle de ilgilenmiyorum” diyip -kimilerine göre böcek dolu olan- evine geri girmiş.
parayla bi işi olmasını istemeyen insana “böcekli evde yaşıyo o zaten” demek de sadece biz insanoğlunun yapacağı bi iştir heralde. ben biraz daha araştırıcam bu abiyi.
Abiye bocekli evde yasiyor, sizofren, deli bu zaten tipinde bir suru yakistirmalar var. New Yorker’daki makaleyi okumak bu acidan faydali, new yorker muhabiri cok muthis bir is cikarmis. Adam un sohret para falan istemiyor. Abinin akademi dunyasina olan cok hakli elestirileri var, iyi bir universitede kursu sahibi olmanin, unlu dergilerde yayin yapmanin, kisaca kariyer tutkusunun matematigin onune gectigini falan soyluyor. Kendisi tam tersini yapmaya calisiyor, ki bunu ispati yapmadan once amerikadaki hocalik pozisyonundan istifa edip rusya’ya yerleserek yapmaya basladi zaten. Adam tam saf matematikci, ispatin sahibinin kendisinin oldugunu bile dusunmuyor, nasil ki amerika kitasini kesfettiginde amerikanin sahibi olamayacagin gibi. Ispatin sahibi olamazsin, ispat butun dunyaya ait. Adam tam asmis, belki delilikle dahiligin bir birleriyle dans ettigi durumlar vardir ama eleman deliyse bile butun akademi dunyasina kral ciplak diyerek muthis de bir tokat atti. Boyle seyleri de hep deliler yapmaz mi zaten? Ya da boyle seyleri yapanlara deli denmez mi? Yorumu sana kalmis 🙂
deli, bildiğin deli bu adam. ingilizce kısa bir belgeselciğini izlemiştim bu adamın. orada da ntv’nin anlattıklarına çok benzer şeyler anlattılar. sonrasında anladım ki bu adam tam deli!!
abi dayanamıycam, ekşisözlükte “ben sergilenecek hayvan değilim” başlığı altındaki bi yorumu paylaşıcam:
“1 milyon doları almayan şerefsizin sarfettiği cümledir. hayvan oğlu hayvan al parayı ihtiyacı olan birine bağışla sana göre para ile alınacak hiç bir şey ihtiyaç değildir biliyorum sen aşmışın ama hasta olan birine aç olan birine de yardım edebilirsin değil mi? ondan sonra tam ölürken tanrının olduğunu buldum artık inanıyorum diye dolan ortalıkta ama iş işten geçer kardeşim. lan bi milyon dolar ya, allah belanı versin senin
(karanar, 24.03.2010 15:10)”
ne diyim.. o adamın da beyni var, bunu yazanın da. adaletin bu mu be dünya..
Şimdi bu adam aykırı bir beyin kullanımında.Senin gibi benim gibi bir beyin yapısı olmadığıda belli.Eh bu yapıya uymayanında senin etin mundar hesabı yapması normal.Be insancıklar bir düşünün deli diye kapatılanlarmı deli,şu digital ortamda kıvranıp o blog senin bu face….s benim cevap yetiştirmeye çalışanlarmı?Bari adamı rahat bırakmayı becersek ya.oda yok.
Amazonda Prelman üzerine fırsatçı bir kitap var (http://www.amazon.com/Perfect-Rigor-Mathematical-Breakthrough-Century/dp/015101406X/). Orada da yorumcu arkadaş diyor ki:
Güzel filan duyuluyor tamam ama herkesin yaklaşımının Perelman’ın motivasyonlarını bir mantığa oturtmaya dayanıyor olması bira saçma geliyor bana. Bazen insanlar çok komik.
Eğer Perelman’ın motivasyonları bizlerin sahip olduğu mantık seviyesi ve bakış açısı ile kolayca açıklanabilecek olsa idi, muhtemelen Poincaré varsayımı çözülmek için Perelman’ı beklemezdi bunca zaman. Perelman ve onun davranışlarını açıklamaya çalışan yorumlar 7 boyutlu uzayda ifade edilebilecek bir veri hakkında onun 2 boyutlu düzlemdeki izdüşümleri üzerinden spekülasyon yapmaya benziyor bence. Bunda bir sorun yok tabi, yapılır, fakat bu kadar hararetle yapılıyor olması ve kimsenin Perelman’ın motivasyonlarını anlamamızın mümkün olmayabileceğini hesaba katmıyor görünmesi çok büyük bir haksızlık bence.
Selamlar.
meren,
yeryüzündeki milyarlarca insanın peşinden koştuğu bir prestiji hiç iplemiyor olması, onun motivasyonlarını anlamayıcağımız anlamına neden gelsin ki? aksine, perelman gibi insanların bu tür davranışlarının arkasındaki motivasyonları anlayabiliyoruz, tanımlayabiliyoruz ve standardize edebiliyoruz.
sözgelimi william james sidis’in akademiyi terkedip garsonluk bile yapmasını, wittgenstein’ın felsefenin bi tarafına koyduktan sonra akademiyi terkedip ilkokul öğretmenliği yapmasını açıklayabiliyoruz. bu kimselerin asperger sendromlu olma gibi bir ortak noktaları var. olağandışı matematiksel ve dilsel beceri, ama buna ilaveten insanlarla sosyal ilişkiye girmeme isteği. tanrı’nın bir lütfu, ama aynı zamanda laneti de. beyinsel kaynaklı bir çeşit otizm.
demem o ki, asperger sendromlu bir adamın neden böyle davrandığını anlayamamak demek, bir diabet hastasının neden sancılandığını anlayamamakla eşdeğer bir seviyede modern tıp için.
p.s : sartre da nobeli reddetmişti, ama onu otizmle değil isyankar, anarşik ve onurlu bir ruhla açıklıyoruz. nitekim dinsel motivasyonlara sahip insanlar da sartrela aynı tutumu sergileyebiliyorlar.
Sadece sosyal iletisime girmeme istegi uzerinden asperger sendromu etiketi yapistiramayiz ama, bana bu cok kolaya kacmak gib geliyor. Misal, Wittgenstein ornegini alalim, asperger sendromlu birisi birinci dunya savasina katilmayi, savasta gonullu olarak catisma hattina transfer olmayi ister mi? Neden olumle yuzlesmeye calisir bir aspergerli? Tractatus’u bitirdikten sonra koy okullarinda hocalik yapmasini anlamak icin Tractatus’u anlamak lazim once. Adam felsefe’yi bitirdigini iddaa ediyordu o kitapta, cunku felsefi tumcelerin son tahlilde anlamsiz oldugunu, anlamli olan tumcelerin sadece bilimin urettigi tanimliyici tumceler oldugu,bunun disinda kalan mistik realmin dil ile ifade edilemeyecigini ve velhasil felfesefenin bir sey soyleyebilecek dilsel altyapisi olmadigini savunur. Kitabin sonunda bu kitabi anlayan bu kitabin da anlamsiz oldugunu anlar ve onu cope atar ve:
“Whereof one cannot speak thereof one must be silent” der, yani konusamayacagin yerde susmalasin. Bunu soyleyen ve felsefenin anlamsiz oldugunu dusenen bir filozoftan ne bekliyorsun? Susmasi icin akademeyi birakir ve elinde olan felsefe disinda yetenegi ile yapabilcegi somut tek seyi yapmaya gider.(onu da yapamaz zaten, 8 yil sonra dayanamayip doner akademiye) Ote yandan, cok varlikli bir aileden gelmesine ragmen Schopenhaurer’in budist dusuncelerinden de derinden etkilenmis birinden bahsediyoruz burada, bu dunya bi sanridan, bir yanilsamadan ibaret. Maddi her sey gelip gecici senin kendini tanimanin onunde duran engeller. Cok zengin bir aileden gelmesine ragmen servetini sanatcilara ve hayir kurumlarina bagislamasi bu yuzden, butun dunyevi seylerden feragat edip sadece kendini bulmaya calisiyordu ve butun hayati boyunca da oyle munzevi bir hayat yasadi.Oldugunde bes kurus parasi yoktu, hayattayken tractatustan baska bir sey yayinlamadi. Sadece kendisi degil, cevresinde derinden etkiledigi bir cok insana da felsefeyi biraktirip sade basit bir hayat kurmalarini saglatti, bu yuzdendir ki Ryle disinda hicbir ogrencisi felsefeye devam etmedi. Butun bu munzevi yasamdan sonra son sozleri “Tell the others that I have had a wonderful life” diyen bir adam bu.
Bu detaylardan bahsetmemin sebebi, sosyal iliskilerden kaciyor diye asperger sendromu veya otizm damgasi yapistirmak cok kolay. Ama Meren’in dedigi bu adamlarin zihni yetenekleri seni beni asmis, o kadar basit sekilde anlayip rasyonalize etmeye calismamak lazim. Hayatinin baska detaylarina baktigin zaman baska bir resim gormek de mumkun. Sonucta devasa isler yapmis adamlardan ve onlarin hayatlari boyunca tutarli bir sekilde savunduklari yasam bicimlerinden bahsediyoruz. Wittgenstein’a asperger diyeceksen butun buyuk filozoflar az cok aspergerli oluyor o zaman, Schopenhaurer, Kant, Spinoza, antik yunandaki skeptikler, stoikler…Sanatcilardan Cezanne, Magritte, Brancusi…liste uzar gider…hepsi insanlardan uzak yalniz bir yasam benimsediler…munzevi bir yasam benimseyen herkes asperger olamaz her halde…Bukowski bile insanlari sevmezdi 🙂 Bu kadar asmis insanlara bence diger insanlarin kucucuk dunyasi cok bos ve anlamsiz geliyordur da ondan bizim dunyamizdan kaciyorlardir. Bizimle oynamayan herkese de mizikci deme hakkimiz yok gibi geliyor bana.
yanlış konuşmşum. teşekkürler nazım.
p.s : anscombe de felsefeciliğe devam etmedi mi?
Eyvallah, dogru dedin, Anscombe’u atlamisim, o da Wittgenstein’in etkisinden kurtulmayi basaran nadide insanlardan 🙂