Saraswati Bayramı
(ya da Hintlinin hoparlör ile imtihanı)
Sevgili Prenses
Karlı İstanbul’dan güneşli Hint diyarına göçümün birinci haftasındayım. Bihar eyaletinin Hajipur şehrinde gürültüden kafamı yastıkların altına gömerek geçirdiğim gecelerin ardından ne oluyor lan dışarıda konulu araştırmamın sonuçlarını seninle de paylaşmak isterim. Meğersem ben Saraswati Bayramı denen çılgın kutlamanın kurbanıymışım. Allah jeneratör ve hoparlörü yaratırken bu ölümcül kombinasyonun bir gün hintli halk kitlelerinin eline geçeceğini hiç hesap edememiş bana kalırsa. Burası 110 milyonluk nüfusa sahip fakir bir eyalet olsa da, hint halkı aç kalmış susuz kalmış gidip devasa hoparlörler edinmiş. Hatta bazıları bunları sekizli onlu kombinasyonlar haline getirmiş, evinin önünde dini tekno partisi vermekteymiş. Bilgelik, sanat ve müziğin tanrıçası Saraswati’ye ithaf edilmiş bu bayramın öncelikli olarak müzik kısmını dikkate alan halk güruhları, “dans etmeyeni dövüyorlar” şiarıyla kendinden geçmiş.
Hintlilerin tekerleği de keşfettiğini unutacak kadar saf olan kulunuz, şu anda 15 hoparlör, bir jeneratör ve iki el arabasını takip eden bir güruhun kapının önünden geçişini şaşkınlıkla izliyor. Popüler şarkıların hint mantralarıyla uyarlanmış, dijitalize edilmiş versiyonları dört bir yandan uykusuz beynime hücum ediyor. Dün gece gerçekleştirdiğim; bir sokağı içeren sosyolojik örnekleme çalışmasında; en az 5 hoparlör, 1 tanrıça heykeli, yiyecek ikramı ve en az 50 çocuktan oluşan bayram paketinin tek bir sokakta 10 kere tekrarlandığını gördüm. Gerisini siz hesap edin.
Hindistan’ın turist görmemiş fakir bir bölgesinde yaşamaya başladığımdan kelli, rock star denen şahsiyetlerin kalabalıklardan ve ilgiden nasıl bunalabileceğini meşhur olmadan keşfetme şansına da nail oldum. Bayramdan bayrama içki içen ve bu yüzden içince sapıtan hint gençliği, dans bayramını benim gibi dans etmeyen yabancıları motive etmek için kullanıyor. Tuna dans etmeye çalışıp yine kendini rezil etti diyenleri duyuyorum orada. Sevgili arkadaşlarım! Sonunda benim gibi dans eden, abuk subuk el kol hareketleri ve koordinasyonsuz zıplamaların normal karşılandığı bir memlekete vardım. Ben dans ederken dalga geçen gözleriniz sizin olsun. Beni burada bağrına basan bir kitle var. Burada dans kardeşlerimleyim. Yine de aralarından sıyrılmak biraz zor. Allahaşkına gel bi tur da benimle dans et ısrarları bizim köy düğünlerini aratmayan cinsten.
Günün anlam ve önemine binaen bugün sana senin kadar büyüleyici bir tanrıça olan Saraswati’den bahsetmek isterim prenses. Tanrı Brahma’nın karısı Saraswati. Hem tanrısal hem de dünyevi bilgelik en önemli özelliği. Sanat ve dans gibi başka bir çok özelliği olsa da Saraswati teyzenin, Saraswati Bayramı bir nevi okuma bayramı olarak kutlanıyor Hindistan’da. Okumuş insanlara krallardan daha fazla hürmet eden hint toplumu çocuklarına ilk kelimeleri okumayı bugün öğretiyormuş. Çocuklar kitapları defterleri toplayıp tanrıça heykeline sunuyorlar bugün. Çelişkili bir şekilde kitap okumak yasakmış bugün. Tanrıça Saraswati, kendisine sunulan kitaplar üzerinden kutsuyormuş “öğrenen”leri.
Brahma’nın karısı desek de hinduizm alimleri ve mitolojik araştırmacılar arasında Saraswati’nin kimin kızı ve kimin karısı olduğuna dair çeşit çeşit spekülasyon var. Bu güzel ablanın Brahma’nın ağzından çıktığına dair söylentiler de mevcut. Antik metinlerde Saraswati’nin aslen Himalayalarda doğan bir nehir olduğuna dair bir konsensüs mevcut. Nehrin izleri uydudan sürülebilse de yatak değiştirip kuruduğu anlaşılıyor. Bir süre nehir tanrısı olarak takılan Saraswati dilberi daha sonra vedik metinlerde belirirken nehir vurgusu ortadan kalkmış gibi gözüküyor.
Suya ne kadar hasret ve muhtaçsak bilgiye ve bilgeliğe de o kadar muhtacız şiarıyla bu tarihsel geçişi okumak olası. Antik hint dinadamı-entellektüellerin halkı eğitmek için dini tarihsel bir manipülasyon yaratmış olması muhtemel. Ben en çok bu benzetmeyi sevdim. “Ey bilgi! Gel ak üstüme bir nehir gibi. Batayım içine, doldur içimi!” demeye getiriyorlar ki bilgiye obsesif derecede tapan ben kulunuz dışarıda hintlilerle kudurmak yerine yine oturdu sizi bilgilendirmeye çalışıyor.
Hindistan’ın bu yanında kutlanan en büyük bayrama denk geldim gelir gelmez. Önümüzdeki 6 ay Hajipur’daki prenses bürosundan prensese yazdığım mektuplarla belirli günler ve haftalar ile Hindistan’a has abukluklarla bünyeleri şaşırtmaya çalışacağım. Bu süre içinde Hindistan’ın uzaylılar tarafından istila edildiğini, hintlilerin aslında uzaylı olduğunu, çok pis olduklarını, her yerde salgın hastalık olduğunu iddia eden arkadaşlarımı çatlatırcasına sosyokültürel gerçekliklerin tepetaklak olduğu bir ortamda da mutlu mutlu yaşanabileceğini ispata çalışacağım. Bunu niye diyorum: Dün aldığım bir mesajda bir haber linki vardı. Kalküta’da zatüre teşhisiyle hastaneye kaldırılan bir hasta, penisini farenin yemesi sonucu kan kaybından ölmüş. İstisnai örneklerle yormayın beni arkadaşlar. Seviyorum hepinizi.
Tunacim bu bayram umarim cok uzun surmez, zira videosundan gordugum kadariyla cekilir iskence degil… :)))
sevgili tunacigim
kelimelerinden bal nuktelerinden zeka fiskiriyor. yolun acik olsun.
bitim
hadi bakalim..seneler sonra dondun bu memlekete tekrar.bu arada bakiyorum hemen kuzeyin nepalmis..her diyara ozgu sosyokulturel tepetaklakligin disinda dag yolculuklari da bilgine bilgi katar diye dusunuyorum. yikan bilgi nehirlerinde tunacim…
oh mis özlemişim :O) yok la özlemedim şaka..
şimdilik şenlikli duruyor orası, kolay gelsin sana.
bu arada dans kısmında bildiğin kahkaha attım sesli.
öperim yanağının kılsız noktalarından :O))
Severek okuyorum belirtmek istedim:)