Saç baş, kıyafet, makyaj, jest, mimik değiştikçe çevremizdekilerin tepkileri, davranışları, tavırları değişir durur. Veyahutta bazen bu tepki, davranış, tavırların ne yönde değişeceğinden emin bir şekilde belli biçimlerde giyinir, davranır, oturur, kalkar, gülümser, sırıtır, ciddi veya kasıntı oluruz. Ne bileyim biri iş görüşmesine gidecektir, evde giydiği çizgili pijamasını tayyörle değiştirir, rastalı saçlarını topuz yapar, ruj muj sürer, yüzündeki akşamdan kalma ifadesini bir kahve çakmak suretiyle enerjik bir gülümsemeyle örter vesaire.
Hep çok ilginç gelmiştir bu konuşma tarzının, gülme şeklinin bile değişmesi, insanların seni nasıl kafalarındaki bir konsepte dönüştürüp olumlu veya olumsuz izler bırakmasını sağlar diye. Bu nedenle de geçen hafta, bir gün için palyaço olmaya karar verdim. Bildiğin palyaço. Herkesin tanıdığı bir konsept oldum yani bir gün için. Ve de öyle davrandım.
Palyaçoluk kuralları:
1) Makyajını kendi yüz ifadene göre yap, yaptıktan sonra aynanın karşısına geçip değişik yüz ifadeleri yap. Değişimi göreceksin, kendini benimseyeceksin.
2) Palyaço enerji doludur, komiktir ve de bir kişi değil bir konsepttir. Palyoçoyken gösterdiğin davranışların hepsi palyaçoya mahsustur, senin nüfus cüzdanında yazan bilgilerin bununla bir ilgisi yoktur. Pshchedelic bir anı, bir rüya gibi düşün.
3) Herkesin içinde bir palyaço vardır. Palyaço olmayanların yanında göze batan, ciddi insanlara anlam veremeyen, yoldaki insanların karizmayı çizdirmemek için yapamadığı küçük şeyleri (yüksek sesle hapşıran birinin taklidini yapmak, ciddi polis kordonunu parmakla göstererek poliiisss poliiiisss diye tırsma ifadesiyle bağırmak, çocuklarla çocuk olmak, ağlayan birisinin boynuna sarılmak gibi) yapmak için yanıp tutuşan palyaço, bir makyajla ortaya çıkıverir.
4) Ciddi, kalıplaşmış kişi görmek istemezse palyaçoyu görmezden gelebilir. Merak etme, o seni çoktan gördü ve için için hoşuna gitti ama senin rengini, ırkını, dilini, karakterini kestiremediği için sana yaklaşmayacak. Umursama. Etrafta değişime açık olanlar var ve açılımlar hep bu kişilerden başlar toplumda.
5) Yanında palyaço olmayan ama normalde yakının olan arkadaşların varsa hoşlarına bile gitse, sana alışmaları zor olacak. Zorlama. Akışına bırak. Onların içindeki palyaço da dışarı çıkmak üzere!!
6) Son olarak, palyaço sürekli enerji alışverişinde bulunur. Günün sonunda bünyen ilgiden çok yorulacak. Bu yüzden enerjini verimli kullan, yöneltilen kötü tepkileri filtrelemeyi öğren, iyi olanlarla egonu besleme ve bu deneyimi mutlaka birisiyle paylaş. Akşam bir bira içip günden kalan sahneleri hatırladıkça, deneyimin izleri daha kalıcı olur!!
Hiçbir beklentiyle girişmediğim, sabah 11’den gece 11’e kadar süren palyaçoluk deneyimimde Kraliçe’nin doğumgünü için turuncu giyip sokağa dökülmüş Amsterdam halkının tepkileri harika geldi beklentisiz bünyeye. Bir kısım anlam veremedi Kraliçe’nin doğumgününde palyaçonun ne işi var diye. Bir çok kişi gelip boynumuza sarılıp “Harikasınız, benim kahramanımsınız” dedi. Birkaç kişi “ucube şovu” veya “hippiler” diye bağırdı. Bütün bu tepkiler palyaçonun kendisine verilmiş tepkiler değil. İnsanoğlunun çok iyi bildiği bir konsepti, kişilere oturtmaya çalışma çabası sanki. Hani adam palyaço görmek istese sirke gider. Sokakta ise para sormadan sürekli enerji saçan, paylaşan kişilerin niye bunu yaptığını sorgularken ortaya çıkan olumlu veya olumsuz yansımalardır bu tepkiler.
Alışmak lazım diyorum. Birileri de palyaço olsun şu hayatta. Ne olur yani?
Kendini gereginden fazla ciddiye alma hastaliginin en guzel panzehiri palyacoluk…Senin su nato yazin uzerine dusunuyordum da, belki de o black bloc bebelerini adam etmenin bir yolu da o ‘cool’ siyah elbiselerini cikarip palyaco kiyafetleri vermek…acaba o zaman da gidip sagi solu yakip yikicaklar mi? Tribunlere karizma gorunelim derken ne saklabanliklar yapiyoruz da haberimiz yok. Hatta cogu zaman neyi niye yaptigimizi bile unutup, sirf saklabanlik yapiyoruz. Palyocalar en azindan kendilerine ve cevrelerindeki insanlara karsi durustler. Yazar karizman cizildi ama klavyene saglik Gunduzyeli 🙂
Hemen Strasbourg, Block NATO’dan bir anekdot yazayım, tam da bu dediğinle ilgili. 3 Nisan akşamüstü kampın iki çıkışına doğru yüzlerce siyahlı çocuk koşturmaya başladı sopalarla, sonra dumanların tüttüğünü gördük. Bir tanesi mutfakların ortasına geldi ve “sakin çay vaktinizi böldüğüm için üzgünüm ama siz burada çayınızı içerken, palyaço taburuna (clown army, Block NATO 1. bölümde bahsetmiştim) polis saldırdı. biz karşı saldırıya gidiyoruz. bir zahmet siz de birşeyler yapın” dedi gayet provakator bir şekilde. Ben tesadüfen oradaydım. Bir bakayım ne oluyo diye izlemeye gittim. Ve Black Bloc ile polis çatışması başlamıştı bile. Ama palyaço taburu bu çatışmada yoktu, kamp yerine geri dönmüşlerdi. Bir tanesine sordum, nedir diye. Dedi ki, “biz, palyaço taburu olarak şehir merkezine şiddetsiz eylem, gösteri için giderken polis önümüzü kesti. kimlik sorgulamaya başladı. biz kimlik göstermeyince üstümüze yürüyen (birkaç kişiyi döven) polise palyaçoluğumuzu gösterdik. eğlendik, önlerine diz çöküp lütfen istifa et, bizi dövmek istemediğini biliyoruz diye yalvarmaya başladık. polis de barışçıl olduğumuzu anlayıp geri çekiliyordu. yani biz kazanmıştık. derken Black Bloc olanları duyup sopalarla polise doğru koşmaya başlayınca gözyaşı ve biber gazları konuşmaya başladı. yine istediklerini, bize saldırma fırsatını vermiş olduk.”
yani kalıp aynı kalıp, kafa aynı kafa diyorum. bir nevi racon kesme.
Bu arada yazar karizmam çizilsin, okuyana bir şey olmasın deyip puan toplamak istiyorum hemen cevaben 🙂
okur okumaz bende kenı playcoluk gunum ıcın planlar yapmaya basladım..bu palyacoluk konseptı cok farklı acılımlara aslında gıdebılır..benım gecen seneden berı yurt dısında yasadıgım deneyımlerı bır sekılde rasyonelıze edıp ınsanlarla ıletısım konusunda bellı genellemelr yapmaya calısıyordum. turkıyedeyken yenı tanıstıgın bır ınsanla bes dakıka konusarak yedı sulalesı hakkında fıkır yurutebılırken, konusma seklınden aksnından, gıyımınden, sacından basından.. burda hıcbır referens noktası olmadıgından kım nedır ne degıldır cıkarmak ımkansız, bu da garıp bır sekılde kendını etrafını sorgulamana yol acıp, kenıdnı bır yere konumlandırmamanın verdıgı bır anlamsızlık duygusu sarıyor.. .gerceklık duygun kayboluyor gıbı..boyle seyler dusunurkene sımdı bırde gocmenler uzerıne calıstıgım ıcın devamlı kımlık bunalımı, avrupalıların farklı gruplara olan genel yargıları, buna maruz kalan azınlıklar, ve psıkolojıleri, bırbırlerıne nasıl destek oldukalrı,( ki ıngılterede bızzat ılk defa bu kadar onyargıyla karsılastıgımı ve gercekten ezıcı ve bırlestırıcı gucunu gordum. bu hep negatıf olmak zorunda degıl, mesela gecen gun pub ın onunde sıgara ıcerken bır adam laf atmaya basladı..benım kufur ederek cevap vermedıgımı gorınce sasırmıs olucak heral geldı nerelısın dedı, turk oldugumu ogrenınce basladı anlatmaya, kendısı arnavutluymus, ızmırde dogmusda annesıde adını ızmır koymusda, ordan buraya gelen dramatık gocmen hıkayaseını anlattı anlattı sonrada kusura bakma abla daha once dedıklerımın, kım oldugunu bılmıyordum, bırseye ıhtıyacın varsa lutfen cekınme deyıp uzaklastı. turk olmak musluman olmak gavur topraklarında abla kardes olmak..elalemın dıgerlerıne laf atmak..derkene yazını okyunca tum bunlardan arınıp bırgunlugune de olsa tum ustumdekı yargılardan ıvır zıvırlardan kurtulup palyaco olma dusuncesı cok rahatlatıcı ve cezbedıcı geldı…bu delı darmadagan ortamın ıcınde bırgnlıgıne ucube delı olmak..
En yaratici, en siddetsiz, en pozitif ve etkili eylem bicimlerinden birisi hatta en iyisi bence! Kim aksini iddia edebilir ki? Bu Clown Army cok umut verici bir hareket ve de hepimiz palyacoyuz derim ya siz?